Makedonya'yı Özlemek


 

Pazartesi akşamları bizim evde , “Sütçü Ramiz” akşamlarıdır.

O akşam yemeği erkenden yeriz. Eşim o akşam sofrayı çok çabuk toplar, bulaşıkları daha aceleyle yıkar.

Ev ödevlerini biraz yavaş ve oyalanarak yapmayı seven İlkokul 4. sınıftaki kızım ödevlerini o akşam bir çırpıda ve hızlıca yapıverir.

Ben yemekten sonra ardı ardına üç tane yakmayı alışkanlık haline getirdiğim sigarayı o akşam sadece bir tane içerim. Çünkü haberlerden sonra “Elveda Rumeli” başlayacaktır.

Hiçbirimiz dizinin bir sahnesini bile kaçırmak istemeyiz. O dizide biz varız. Sütçü Ramiz bizim ailedendir. Kızım, kızçelerden biridir. Eşim o diziden en çok kimi sever bilmem ama ben dizideki Ispanak Namık’ımdır biraz.

Bütün Rumeli insanları gibi, o dizide kendimizi buluruz. Kan mı çeker; yoksa orada yaşananların ve ilişkilerin sıcaklığının bizim yaşam tarzımızı yansıtması mıdır, bizi bu diziye bağlayan? O kadarını bilmem, ama hiç görmediğim halde sanki ben de Pürsıçanlıyım.

Dizide bazen Manastır şehrinin sokakları da görünür. Bugün sanki çok eski zamanlarda kalmış sandığımız günler gözümde canlanır.

 Şehrin ortasındaki çeşmenin etrafında genç Mustafa’nın gezindiği sokaklar… Bugün belki sadece pasaportla, vizeyle gidebileceğimiz, daha dün bizim olan o sokaklar…

Oysa daha bir asır önce Atamız o sokaklarda, bir Türk şehrinde Bir Türk askeri okulunda öğrenci değil miydi?

İnsan hiç görmediği yeri özler mi?

Vallahi ben özlüyorum.

Makedonya’yı, Makedonya’nın köylerini, Atamızın gezdiği sokakları özlüyorum.

Kan mı çekiyor, yürek mi istiyor bilmem. Ama ben o yılları, o insanları, sütçü Ramiz Agaları, Ispanak Namıkları özlüyorum.

Makedonya’nın hiç içime çekmediğim havasını özlüyorum.

Yahya Kemal’in şiirlerinde bahsettiği o yoksul Balkan köylerini özlüyorum.

Atatürk’ün daha Mustafa’yken dolaştığı sokakları özlüyorum. İnsan hiç görmediği yerleri özler mi, ben Makedonya’yı özlüyorum.

 
Facebook'ta Paylaşın
 
 
 

İddiasız ve kendi halinde bir web sitesidir. Eleştirmeden önce lütfen bunu dikkate alınız...